bugün

entry'ler (44)

istanbul bilgi üniversitesi

mba de yüksek lisans yapmayı düşündüğüm üniversite, her türlü tavsiyeye açığım.

bilgi mba

yüksek lisans yapmak istediğim program. her türlü tavsiyeye açığım.

dededen kalma kitaplar

benim dedem sütçüydü. üçüncü sınıftan sonra okul okumamış ailesine bakmak için hayatının sonuna kadar çalışmış emekçi bir adamdı. bu adam kasabamızın varlıklı ailelerine ve yahudi mahallesine süt dağıtırmış, verdiği süt karşılığında da para veya kitap alırmış.

üç sene okul okuyan bu adam 40 sene günlük tutmuş, her boş anında kitaplara sarılmış. kendisi okul okuyamadığı için babamı belki de bu yüzden okutmak için gece gündüz çalışmıştı.

dedemi kaybedeli on seneden fazla oluyor. geriye bize koli koli kitaplar bıraktı. bu yüzden olmalı ki miras kavgası olmadı bizim sülalede.

geçenlerde bu kolileri karıştırırken bi kitap buldum. kitap baştan sona arapça harflerle yazılmıştı. içinden de bir mektup çıktı..

'' güzel matildam,

bana hep geçmişimi sorardın ben anlatmazdım, başka şeyler anlatır oyalardım seni, anlatmak bugüne kısmetmiş.

ben mustafa oğlu ömer denize nazır bir köyde doğmuşum. babam demirciymiş. balıkçılara ağ, kanca ormancılara balta yaparmış. bir gün ben vatanı,dini,milleti kurtarıcam diye harba girmiş, bir daha da dönmemiş. kınalı saçlı anam daha o zaman 19 yaşında bana gebeymiş. babam gitmeden demiş 'çocuk olursa adaletli olsun diye ömer koyun adını' ondan adım ömer olmuş. kız olsam adım ne olurdu bilmem, anam anlatmadan öldü. ırgat olarak çalışırken aldım anamın ölüm haberini. komşu cemil aganın küçük oğlu sami getirdi kara haberi. anamın son zamanlarında yanında olamadığım için hem kendime hem de mehmet aganın tarlasına kızdım, kızdım, kızdım..

yamalı ceketimin cebindeki 15 para ile istanbula geldim. birçok iş yaptım yoğutçuluktan şöförlüğe varana dek. ekmeğimi hep ak yedim, anadoludan gelenler gibi ne milleti kandırdım ne de devletin ormanına gecekondu diktim.

şimdi senin kasabanda bakkal rüstemin çırağıyım. yanlış anlama durumumdan şikayetçi değilim allaha şükür karnım tok.

matildam seni babandan isticem demiştim ya, ben o zaman sana yalan söyledim. baban seni bana vermez. vermez çünkü sen musevisin ben müslüman, sen kuyumcu ishakın kızı matilda ben öksüz ömer.

kaç bana matildam, belki baban gibi seni yaşatamıcam ama boğazından da haram lokma geçirmicem. uzak memleketlere gideriz. barışın olduğu memleketlere.

yarın gece, günü görene kadar kapında beklicem. lüle saçlarından öperim..''

en yakın arkadaşın ölmesi

üniversitenin ilk yazıydı, memlekete dönmüştüm. bu zamandan bir hafta sonra çocukluk arkadaşım mehmet'le buluşmak için sözleştik. hem özlemimizi giderecek, hem de birbirimize üniversitemizi, yeni anılarımızı anlatacaktık. öyle de oldu.

günün sonunda okuduğumuz lisenin yanında bi park vardı oraya geldik. lisedeyken de öğle aralarında buraya gelirdik, mehmet sigara içer ben ise öğle yemeğini fazla kaçırmanın vicdanıyla meyveli sodamı içerdim.

'ne günlerdi be!' dedim. mehmet hiçbir şey demedi. sigarasını çıkardı bana uzattı. 'bu sefer seni kırmıcam' diyerek aldım sigarayı. 15-20 saniye sessizlik oldu. mehmet konuşmaya başadı..

'kronik astım vardı bende doğduğum günden 10 yaşına kadar çocukluğum hastaneler de geçti. toza alerji yanında ekstrasıydı. siz çocuklarla mahallede top oynarken ben sizi camdan seyrederdim. annem üzülmeyeyim diye ara sıra içeride top oynamama izin verirdi. okula gidemedim birkaç yıl bu hastalıktan dolayı, yaşıtlarımdan çok geç öğrendim okuma yazmayı. neyse ki o kötü süreci atlattım.

tam her şey düzeldi derken kabakulak oldum. nolucaktı ki kabakulaktan herkes geçiriyordu. ama benim öyle olmadı milyonda bir görülen yan etkisi vurmuştu bana. 2 ay hastanede yattım. türkiye' de bulunmayan iğneleri babam tüm birikmiş paramızı vererek yurt dışından getirtmek zorunda kaldı. evladı sonuçta. düzeldik çok şükür. hastalıktan birkaç sene sonra öğrendim ki eğer o iğneleri vurulmasaymışım beyin ölümümün bile gerçekleşme ihtimali varmış. zaten o hastane günlerini de yarım yamalak hatırlıyorum, pek kendimde değildim. şaşırmamak lazım.

bundan bir süre önce dönemin son sınavında bayılmışım, ambulans çağırmışlar hiçbir şey hatırlamıyorum. her neyse önemsemedim başta, sonuçlar çıkınca doktorun annenle babanla konuşmam gerek deyince anladım kefeni hala yırtamadığımı. omiriliğimden itibaren tüm beynime yayılmış tümör. geçmek bilmeyen baş ağrıları, mide bulantıları, sebepsiz el, kol, bacak titremelerinden belliydi. kepoterapi görmem lazımmış. neyse ben istemiyorum kemoterapi görmek ama annemle babam üzülmesin diye kabul ettim. tek evlatlarıyım, umutlular işte. nabıcaksın be abi onlarınki de ana baba yüreği.'

sigaralarımız bitmişti. donmuştum, göz kapaklarımı bile hareket ettiremiyordum. bu haldeki insana ne denirdi ki. 'korkma iyileşeceksin' gibi klişeler söyleyemezdim. mehmet ikinci sigarasını yaktı ve konuşmaya devam etti..

'benim durumumda olmanın en iyi yanı ne biliyor musun?' cevap vermemi beklemeden konuşmaya devam etti. 'ölecek olduğun zamanı üç aşağı beş yukarı bilmek. daha duyarlı oluyorsun be, insanları kırmıyorsun, eskiden kırdıklarınla da aranı düzeltiyorsun, hakkın yendiğinde de gülüp geçiyorsun içinden, helal olsun, diyorsun. sevdiklerine tek tek veda ediyorsun. işte eski dostum ben seninle veda etmek için buradayım, hakkını helal et..'

gözlerim dolmuştu, gücümü topladım. kolumu omuzlarına attım, fısıldar bir şekilde 'helal olsun' dedim.

mehmet'in durumu da tam böyleydi işte, öleceği günü bilerek yaşamak.

toprağın bol olsun kardeşim.

sözlük yazarlarının itirafları

psikologların söylediğine göre, hatırladığımız ilk anı bugünkü mutluluk sebebimizi belirliyormuş. şimdi size hatırladığım ilk anımdan bahsetmek istiyorum.

dört beş yaşlarındayım, evdekilerle kahvaltı yapıyoruz, ben de hararetli bir şekilde evdekilere izlediğim filmi anlatıyorum. bizimkiler bana gülüyor, 'aa sonra noldu' gibi sorular soruyorlar. bizimkilerin yüzündeki mutluluğu görünce ben de mutlu oluyorum tabi.

neyse efendim, aradan uzun yıllar geçti koca adam oldum. bu süre içersinde geçmişe baktığımda hiçbir işi doğru düzgün başaramadığımı farkettim. her başarısızlığıma sinirlendim, hıçkıra hıçkıra ağladım, yeri geldi yüksek sesle kahkaha hattım.

boyum uzun olduğundan dolayı bir hevesle ilkokulda şehrin basketbol takımlarından birine girdim. bir süre geçtikten sonra baktım ki benim bu spora yeteneğim yok. hırs yaptım, maçlarda süre almaya başladım. takım benden çok çok önce kurulduğu için beni dışladılar (yeteneğimin olmaması da buna sebepti tabi). beş dakika oyunda kalıyorsam elime en fazla 3-4 kere top geliyordu. sinirlendim, dayanamadım. takım kaptanının kaşını patlatmamla takımdan kovuldum.

ortaokul yıllarımda kuzenimin verdiği nirvana cdsinin etkisiyle gitar çalmaya karar verdim. bir iki ay sonra bunu da beceremicem ben deyip gitarı duvara astım. gitar hala duvarda asılı duruyor. biblo niyetine kullanıyorum.

göt zoruyla dandik bi anadolu lisesini kazandım. çocukluktan beri tarihe olan ilgimden dolayı tarih ile ilgili bir bölüm okumak istemiştim, buna giden yolda sözel bölümünü seçmem gerekiyordu. fakat lise birde derslerimin iyi olmasından dolayı ailemin ve sınıf öğretmenimin zoruyla sayısal bölümünü tercih ettim. şuan üniversite son sınıf öğrencisiyim istemeyerek okuduğum bi bölümden bir ay sonra mezun oluyorum. bu bölümü dört yılda nasıl bitiriyorum hala inanmakta zorluk çekiyorum, neyse.

üniverstenin birinci yazında dil öğrenmek amaçlı ingiltere'ye gittim. kendimce öğrendiğimi de sanıyordum fakat yds puanlarım acınacak halde.

üniversite ikinci sınıfta kendime şehir bisikleti aldım. bütün bir yıl boyunca bütün ulaşımımı bisikletle yaptım. dedim ki 'ulan bi de uzun yolu deneyeyim, bakalım becerebilcek miyim.' herşeyi hazırladım, rota istanbul' dan izmir' e kadardı. tura çıktıktan birkaç saat sonra önüme çıkan köpekten dolayı duran bi arabaya tosladım. sonuç olarak kolumu alçıya aldılar, başıma da üç dikiş. allaha şükür yine başarısız olmuştum.

üçüncü sınıfın yazında interaile çıktım. 14 ülke dolaştım. amacım yeni insanlarla tanışıp onların hikayelerini kitap haline getirmekti. sonuç olarak tek bir satır bile yazmadım.

bu başarısızlık zinciri sayesinde yüzlerce anıya sahip oldum. bu anılarımı insanlara anlattığımda gülümsemeleri, kahkahaları, şaşırmaları aynı ogün ailemin bana 'ee sonra noldu' gibi sorular sormaları beni mutlu ediyor.

sanırım başarısızlığımla mutlu olan nadir insanlardanım.

şimdi ne yapıcaksın diye soracak olursanız. sevmedğim bölümümün herhangi bir dalında yüksek lisans yapıcam. kısaca başarısız oldukça mutlu olmaya devam edicem.

özel mesaj almak isteyen yazarlar

Dünyada beni etkileyen iki şey var;

1- tarih
2- insanların hayatları.

ışid in yaptığı katliamları çok abartmak

Katliamın azı çoğu olmaz dostum. Bunlar tarlaya girip pancar biçmiyorlar, masum insanları öldürüyorlar.

Bunu buraya gelip çok normalmiş gibi anlatman da ayrı bir soğuk kanlılık. insan hayatının ülkemizde bu kadar ucuzlaması üzmüştür.

köylerdeki ilginç lakaplar

porti semih,
kendisi dahil hiçbir kimse lakabının adını bilmiyor.

süslü cemal,
adam 70 yaşında hala 20 yaşındaki delikanlı gibi giyniyor. saçlarını arkaya taramadan, takım elbisesini giymeden dışarı çıkmaz bu abimiz. lakabının hakkını veriyor.

akp chp mhp hdp harici partilere oy vericek yazar

malumunuz karakter sınırlamasından dolayı, açılmak istenen asıl başlık; akp chp mhp hdp harici partilere oy vericek sözlük yazarları.

merak ettiğim sözlük yazarlarıdır.

meclise girmesi beklenen bu dört partinin de bana uygun olmadığından dolayı bundan önceki seçimlerde yaptığım gibi boş oy atacaktım fakat bu seçimlerde barajı geçemicek fakat görüş olarak bu millete, devlete yararlı olabilecek, gelecekte iyi bir muhalefet olabilecek bir partiye oy vermeye karar verdim. şuan da aklımda birkaç parti var.

siz değerli uludağ sözlük yazarları, bu başlık altında meclise girmesi muhtemel dört parti harici oy vereceğiniz partilere nedenleri ile birlikte yazıp, bizi yeşillendiriniz.

16 yaşındaki adama ergen deme yavşaklığı

17 yaşındakileri ergen görüp 16 yaşındakileri ergen görmeyen yazarın açtığı başlık.

http://www.uludagsozluk.com/e/27066800/

türkiye nin gelişmemesinin en önemli sebepleri

1- eğitimin baştan sona yanlış olması.
2- gelir gider dengesizliği. Bu dengeyi sağlamak için acil araba ve silah sektörüne el atmamız gerekiyor.

insan dnasının muza benzemesi

(bkz: insan dnasının fare dnasına benzemesi)

Fare dnasının insan dnasına % 98 oranında benzediğini düşününce gayet normal gelen bir bilgidir.

israilde barış yanlısı solcuların iktidara gelmesi

Bunların en barışçıl olanının bile elleri kanlıdır.

(bkz: aynı tas aynı hamam)

dar pantalon giyen erkek

(bkz: benim lan bu)

Tabiki de göte yapışanlardan giymiyorum. Sadece dar kesim. Paçalarını da iki kat kıvırıyorum, bildiğin tarz oluyorsun amk.

Başta kız arkadaşım olmak üzere birçok kızdan giynişim hakkında iltifat aldım. Eğer kocaman bir götünüz ve kalın bacaklarınız yoksa bu şekil de giyinmeyi size de tavsiye ederim.

Not: renkli pantolon hayatta giymem, taşlanmışlar da buna dahil. Giyene de saygı gösteririm. Önemli olan kendini nasıl tarz hissediyorsan öyle giyinmek.

özgür kadın heykeli

Edirne'den bildiriyorum. Hiçbir bok olmıcak heykeldir. Eğer o heykele bir şey olursa trakya halkı götünüzü keser valla. Ayık olun !!!11!

ben bu yazıyı üniversite hocama yazdım

Sen sanki hiç öğrenci olmadın pezevenk. Biraz daha fazla puan versen maaşın mı eksilecek?

vikings

Viking tarihini harmanlayarak oluşturulan efsanevi dizi.

Gerçek tarihte rollo, ragnar' dan yaklaşık 50 yıl sonra yaşamıs ve normandiya'yı fethetmis viking kralıdır. Bazı tarihçiler tarafından ragnar'ın torunu olarak kabul edilir. Bu yazdıklarımın Spoilera girmediğini umuyorum. *

online olup bir şey yazmayan yazarlar

Sırf entry girmek için entry girmeyen yazardır.

Okuyordur, analiz ediyordur sonrasında okuyuculara o konu hakkındaki en iyi eserini veriyordur. Kısacası ince eliyor sık dokuyordur bu yazar kardeşimiz.

Sözlüğün bu tarz yazarlara çok ihtiyacı var.

ismiyle ters orantılı olan şeyler

(bkz: balıkesir) sanki balıkları hapsediyorlar amınagoduğum memleketinde.

gerçeği için: bal-ı kesir

aa

aminoasidin kısaca yazımı.